FilmNetflix

Netflix The Platform Film İncelemesi ve Konusu -Sonu Ne Anlama Geliyor?-

Son zamanlarda Netflix’in en popüler filmleri arasında yer alan The Platform, 2019 sonbaharında düzenlenen Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyerini gerçekleştirmişti. İspanya yapımı filmin yönetmeni ise Galder Gaztelu-Urrutia. Yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olan The Platform ya da orijinal ismiyle El Hoyo, konsept ve atmosfer olarak 90’ların Cube-Küp filmine (İzlemeyen varsa mutlaka izlesin) benziyor. Fakat Cube’a göre The Platform çok daha felsefik ve metaforlarla dolu… “İnsan insanın cehennemidir” sözünün ne kadar doğru olduğunun kanıtı niteliğinde bir film.

Hücre 211 (Celda 211), Noviembre, La Habitacion De Farmat (Kapan), El Habitante Incierto (Davetsiz Misafir) gibi örneklerle İspanyol sinemasının ne kadar başarılı ve etkileyici olduğunu görmüştük. The Platform (El Hoyo) da bizi bu konuda yanıltmadı. Aklınızda “The Platform filminin konusu nedir?”, “The Platform izlenir mi?” gibi sorular dolanıyorsa haydi başlayalım…

The Platform Filmini Sevenlerin Mutlaka İzlemesi Gereken Filmler İçin TIKLAYIN!

Diğer Film Önerilerimiz için tıklayın!

Dizi Önerilerimiz için tıklayın!

Netflix The Platform Filminin Konusu

Film, her katta iki mahkumun kaldığı dikey olarak inşa edilmiş bir hapishanede geçiyor. Bu yapının ortasındaki boşluğa yerleştirilen platform, her gün tatlısından tuzlusuna, meyvesinden çorbasına her türlü yemekle doldurulup en üst kattan en alt kata doğru indiriliyor. Her katta kısa bir süreliğine duran platformdaki yemekler alt katlara doğru inerken mahkumlar tarafından adeta talan ediliyor. Dikey Öz Yönetim Merkezi olarak tanımlanan Delik’in ortasında yer alan platform, sıfır noktasından yani en üst kattan aşağıya doğru indiği için üsttekiler gerçek bir ziyafet çekiyor. Tüm güzel yemeklerin tadını üst kattakiler çıkarıyor, orta kattakiler üsttekilerin artıklarını yerken en alt kattakiler ise açlıktan ölmeye mahkum ediliyor. En az 200 katlı bir hapishanede platform herkese yetecek kadar çok yemekle donatılmasına rağmen, üst kattakilerin hunharca saldırması ve alttakileri asla düşünmemesi sebebiyle mahkumlar zor anlar yaşıyor. Ve biz tüm bunları bu çirkin sistemin içine yeni düşen birinin gözünden izliyoruz, dolayısıyla kendimizi onun yerine koyabilmemiz oldukça kolay oluyor.

Her ay bir çeşit gazla uyutularak katları değiştirilen mahkumların her biri üst katlara denk gelebilmek için can atıyor. Hapishanede geçirecekleri süre içerisinde mahkumlara bir eşya seçme hakkı tanınıyor. Baş karakterimiz olan Goreng (Ivan Massague), Cervantes’in Don Kişot romanını seçiyor. Diğerleri bıçak, kesici aletler gibi eşyalar alırken her akşam kitap okuyan naif ve bu hapishanedeki adaletsizlikler karşısında çok zorlanan bir ana karakter ile karşı karşıya kalıp kendimizi onunla çabucak eşleştirebiliyoruz. Yönetmen seyirciyi katlar arasında dolaştırırken birçok vahşete tanıklık ediyor. Hayatta kalma dürtüsüyle kat arkadaşını yiyenler ya da platform boşluğundan aşağı atarak öldürenler de buna dahil.

The Platform filmi bir sistem eleştirisi olarak karşımıza çıkıyor. İnsanoğlunun doğasına, sosyo ekonomik farklara, üsttekiler (zenginlerin) ile alttakilerin (fakirleri) mücadelesine, herkesin kendi çıkarlarını düşünmesine, sosyal demokrat bir ortamda rasyonel olarak hareket ettiklerinde kimsenin açlıktan ölmeyeceği gerçeği apaçık ortadayken kapitalizmin vahşi yüzünü tercih etmelerine kadar birçok eleştiriyi daha ilk dakikalardan görebilirsiniz.

Netflix The Platform Filmini İzlemeli Miyim?

Tüm dünyanın coronavirüs sebebiyle karantina altında olduğu şu günlerde Netflix’te güzel filmler keşfediyoruz. The Platform da onlardan biri… Bilinmeyen sayıda katlardan oluşmasıyla Cube (Küp) film serisini, tek mekanda geçmesi ve gergin bekleyişleriyle Saw serisini ve Snowpiercer filmini, mahkumların bazılarının gerçekten mahkum bazılarının ise gönüllü olarak gelmesiyle Das Experiment’i andırıyor. Eğer bu filmleri izleyip beğendiyseniz ve bilim-kurgu, korku-gerilim türünü seviyorsanız The Platform’u mutlaka izlemenizi öneririz.

1 buçuk saatte dünya düzenini çok net bir şekilde anlatan ve insanın başına gelebilecek en kötü şeyin yine diğer insanlar olduğunu gözler önüne seren film harika başlıyor. Konu, seyirciyi merak ettirerek ilmek ilmek işleniyor; fakat ne yazık ki sonu iyi bağlanmıyor.

Bu arada bir uyarı yapmamız gerek! Eğer pandemi döneminde klostrofobik, karanlık ve karamsar bir filmin psikolojinize iyi gelmeyeceğiniz düşünüyorsanız, lütfen uzak durun.

The Platform Filminin Sonu Neydi Öyle?

Bu kadar etkileyici olabilecek bir filmin son vuruşunu da aynı etki ile bitirmek zor muydu? Sanmam. Bunun sebebi Zeigarnik Etkisi olabilir. Yani yarım kalmış, tam anlamıyla bir sona sahip olmayan, tamamlanmamış olanların tamamlanmış olanlara göre daha kolay ve net hatırlandığını sunan psikolojik bir yaklaşım.

*Buralar filmin sonuna dair tat kaçıran bilgiler içeriyor.*

The Platform sonuna dair bizim çıkarabildiğimiz anlamlardan bir diğeri ise çocuğun, Goreng’in en başından beri aradığı ve Delik’in içinde olduğuna inandığı “UMUT”u temsil etmesi… Filmin sonu bize alegorik bir öykü olarak yaklaşabileceğimiz Pandora’nın Kutusu’nu çağrıştırdı. Pandora, insanların başına bela olarak yaratılan, kötülüklerin dünyaya yayılmasına sebebiyet veren bir kadın figürüdür. Sırf merakından açtığı kutunun içinden pişmanlık, yalan, ızdırap, öfke ve keder gibi duygular dünyaya yayılır, Pandora son anda kutuyu kapatır ve “umut” içeride kalır. The Platform’da da çocuk 333. katta yani hapishanenin en altındadır. O insanlar da umudu besler…

*Buralar filmin sonuna dair tat kaçıran bilgiler içeriyor.*

Goreng Neden Don Kişot Kitabını Okuyor?

Kim böyle bir Delik’e gelirken yanında kesici ve delici bir alet getirmek yerine Don Kişot hikayesini getirir? Bu soru aklınızı kurcaladıysa öncelikle Don Kişot hikayesini bilmek lazım. Cervantes’in ünlü eseri Don Kişot kitabının konusu sevdiği kadına zaferlerini sunmak için gerçekleşmeyecek hayallerin peşinde koşan ama hep yenilen Don Kişot’tur. Yanına Sanço Panço’yu da alır ve şövalyeler gibi zırhını çekip maceradan maceraya koşacağı yola düşer. Bu filmde de Goreng tıpkı Don Kişot gibi yanına Sanço Panço’sunu alarak bir maceraya atılacaktır. O kişi tabii ki Baharat (Emilio Buale).

Bizi Takip Edin:

Twitter
Instagram
Letterboxd
Youtube

Dark, Netflix, TENET ve daha birçok konudan bahsettiğimiz podcast’lerimizi dinleyebilirsiniz:

Soundcloud: soundcloud.com/kulturflix
Spotify: https://spoti.fi/2ZSJhFy
iTunes: https://apple.co/2AnbCJh
Spreaker: https://bit.ly/3cj1HBR

Yorum yap

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error

Bizi Sosyal Medya'da Takip Etmeyi Unutmayın!