Netflix’in 11 Kasım’da yayına aldığı The Liberator, 2. Dünya Savaşı’nı konu alan bir mini dizi. Bu harika yapım, Alex Kershaw’ın “The Liberator: Bir II. Dünya Savaşı Askerinin 500 Günü” kitabından uyarlanmış ve Trioscope denilen bir çekim tekniği ile hazırlanmış. Trioscope’dan kısaca bahsetmek gerekirse, canlı çekim, 2D çizim ve 3D animasyon görüntülerinin birleşmesinden oluşuyor. Gayet tatmin edici ve değişik bir tarz olduğunu belirtmeliyim. Ortalama 47 dakika ve 4 bölümden oluşan bu mini dizi, anlatım tarzıyla da 2. Dünya Savaşı temalı film ve dizilerden ayrışmayı başarıyor.
The Liberator dizi konusuna gelecek olursak… Öncelikle gerçek bir hayat hikayesinden alındığını belirtmeliyim. Liberator kelime anlamıyla kurtarıcı demek. Diziyle birlikte bir nevi Avrupa’nın Nazi işgalinden kurtarılışına tanık oluyoruz aslında. Yüzbaşı Sparks komutasındaki Thunderbirds birliğinin, eğitim dönemi, Sicilya ve ardından Avrupa topraklarında girdiği zorlu mücadeleye, heyecanlı bir şekilde ortak oluyoruz. The Liberator’u benzer yapımlardan ayıran en büyük özelliği ise olayları daha tarafsız bir gözle sunmaya çalışması. Yani çatışmaları ve olayları “İyi Amerikalılar” ve “Kötü Almanlar” çerçevesinden uzakta, iyilerin arasında kalmış kötülerin, kötülerin arasında kalmış iyilerin savaşı olarak yansıtmaya çalışıyor. Özellikle bazı diyaloglarda buna fazlasıyla şahit oluyoruz. Özellikle, Amerikalı esirin kendini sorgulayan Alman subaya, Yahudilere karşı yaptıkları soykırımı hatırlattığı sahnede Alman subayın cevabı çok net: “Siz de siyahi insanlara 2. sınıf muamelesi yapıyorsunuz hatta beyazlarla birlikte aynı barlara bile giremiyorlar, sonra da onları kendi adınıza savaşmaları için buraya getiriyorsunuz.”
Tabii ki Nazilerin yaptıklarıyla hiçbir şey kıyaslanamaz ama insanların sırf rengi ya da etnik kimliğiyle yargılandığı bir dönem için çok haklı tespitler olduğunu söyleyebiliriz. Zaten Thunderbirds bölüğünün de siyahi, Kızılderili, Meksikalı gibi askerlerden oluşması da dizinin üstüne eğilmek istediği konu hakkında bize ipucu veriyor. Çekim tarzından ötürü gerçeklik hissi noktasında bazı sıkıntılar da yaşandığını belirtmek gerekiyor. Çatışma anındaki bazı duyguları tam olarak hissedemiyoruz ama kanlı savaş sahneleri bir nebze bu sorunu örtebiliyor.
Siz de iflah olmaz bir 2. Dünya Savaşı meraklısıysanız, The Liberator’u kesinlikle izlemenizi öneririz. Anlatım tarzı, çekim tekniği ve alt metni kesinlikle alışık olduğumuzun çok dışında. Sadece 4 bölümden oluşması ise sanırım bu dizinin tek kötü tarafı. The Liberator oyuncu kadrosunda ise, Bradley James, Martin Sensmeier ve Jose Miguel Vasquez isimler yer alıyor. Bradley James’in Yüzbaşı Sparks karakterine hayat verdiğini hatırlatalım, Merlin dizisini izleyenler için.
Bizi Takip Edin:
Twitter
Instagram
Letterboxd
Youtube
Film ve dizi önerileri, sinema haberleri, Justice League, Falcon and the Winter Soldier ve daha birçok konudan bahsettiğimiz podcast’lerimizi dinleyebilirsiniz:
Soundcloud: soundcloud.com/kulturflix
Spotify: https://spoti.fi/2ZSJhFy
iTunes: https://apple.co/2AnbCJh
Spreaker: https://bit.ly/3cj1HBR
TV+ ve tabii, bir iş birliği anlaşması imzalayarak UEFA Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve…
TV+, Sylvester Stallone'nin başrolde olduğu popüler suç draması Tulsa King’in 2. sezon fragmanını yayınladı. Tüm…
TV+, başrollerini Luke Hemsworth ve Oscar ödüllü oyuncu Morgan Freeman'ın paylaştığı Gunner filminin yayın tarihini…
Bu yaz İstanbul'da TV+ sponsorluğunda bir açık hava sinema şöleni düzenlenecek. 9 Temmuz'da başlayacak ve…
Turkcell'in popüler müzik uygulaması fizy, yeni müzik ve magazin serisi 'Popcast'i tanıttı. Bu özel videocast…
Türkiye’nin süper içerik platformu TV+, 9 günlük bayram tatilinde izleyicilere keyif dolu seçenekler sunuyor.Her yaş…