Glee, Ye Dua Et Sev, American Horror Story, Pose, Nip/Tuck, Popular ve şimdi de The Politician… Amerikalı yazar, televizyon yönetmeni ve yapımcısı olan 53 yaşındaki Ryan Murphy’nin yeni dizisi The Politician, Netflix’e geldi.
The Politician Dizisinin Konusu
The Politician dizisinin konusu, ileride ABD başkanı olmak isteyen Payton Hobart’ın yaşadıklarına odaklanıyor. Tüm hikaye, öğrencisi olduğu Saint Sebastian Lisesi’ndeki seçimlere katılması ve kazanmak için her yolu denemesi etrafında dönüyor. Rekabet, aşk, aile içi hesaplaşmalar, hırs ve karakter gibi konular ön planda. Hayallerinin peşinden giderken kendi kararlarının ya da kararsızlıklarının karakterlere yansıma şekli çok başarılı şekilde aktarılmış.
Payton, başkan olma yoluna ilk adımı okul başkanlığına adaylığını koymakla atıyor. Bu yolda karşısına güçlü rakipler çıkıyor. Fakat Payton asla pes etmiyor ve onları alt edebilmek için attığı adımlar izleyiciye eğlenceli bir şekilde yansıtılıyor. Payton’ın düşüncesine göre lise, en tehlikeli siyasi ortamdır. Acaba bu yarışta galip gelebilecek mi? Bu süreçte onu en çok zorlayan ne olacak?
Dizide en çok dikkat çeken detaylardan biri, tüm karakterlerin hedefleri doğrultusunda vazgeçtiği bazı değerlerin olması. Hepsinde sarsılmaz bir ego ve hırs olduğu da göze çarpıyor. İlk sezonu, her biri yaklaşık 1 saat süren toplam 8 bölümden oluşan dizi hakkında biraz övgü sağanağı yağdıracağız şimdi buralara.
The Politician Dizisi Oyuncuları
Ben Platt, Zoey Deutch, Lucy Boynton, Rahne Jones, Benjamin Barrett, Ryan Murphy’nin vazgeçilmez oyuncusu Jessica Lange ve Gwyneth Paltrow’un rol aldığı dizi, 27 Eylül’de vizyona girmiş olmasına rağmen şimdiden IMDb’den 7.6 puanı kapmış durumda.
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, Murphy’nin favori oyuncularından kötü kadın Jessica Lange’a asla bir sözümüz olamaz; fakat Payton’ın annesi rolündeki Gwyneth Paltrow gerçekten harika bir seçim olmuş. Aksiyon ve macera dolu süper kahraman filmlerine sıkışıp kalan Paltrow, bu rol için resmen biçilmiş kaftan!
Dizinin yazarlığını üstlenen voltran ekibine buradan selamlarımızı göndermek isteriz: Brad Falchuk, Ian Brennan ve tabii ki Ryan Murphy! Bildiğiniz üzere Brad Falchuk geçtiğimiz yıl Gwyneth Paltrow ile evlenmişti.
İlk 3 Bölümün Ardından İlk İzlenimler
Ryan Murphy’nin elinden kötü bir iş çıkmayacağından emindik; fakat kurgu, oyunculuklar, diyaloglar ve görüntülerin bu kadar iyi olmasını da beklemiyorduk açıkçası. Netflix’ten 2 sezonluk onay alan müzikal komedi türündeki dizi, Gossip Girl’ün başı çektiği zenginlik kavramını en iyi yansıtan yapımlar arasında şimdiden yerini almalı (Zaten Peyton ve Alice’ten fazlasıyla Chuck ve Blair havası alıyorum). Yarattığı atmosfer, renkli mekan seçimleri, kurgunun her bölüm biraz daha fazla merak uyandırarak ilerlemesi izleyiciyi ilk andan itibaren içine çekiyor. Elbette mükemmel olmayan sahneler var; fakat görüntü yönetmenliği açısından dizi 10 üzerinden 8’i hak ediyor.
Renkli sahneler demiştik. O renklerin içinde kara mizahın işlendiği pek çok diyalog göreceksiniz. “Tüm bu zenginliğin içinde nasıl bizimle aynı düşüncelere sahip olurlar, nasıl bu kadar “zeki” cümleler kurabilirler?” diye bir durup düşüneceğiniz diyaloglar oldukça fazla. Evet hepimiz birbirimizden farklıyız ama durumlar ve olayların çoğu evrensel, en önemlisi de hisler evrensel.
***Bu paragraf, diziyi henüz izlememiş olanlar için tat kaçırıcı detaylar içeriyor***
2. bölümde Gwyneth Paltrow’un oynadığı Georgina Hobart karakteri eşine, artık başkasını sevdiğini ve boşanmak istediğini söylüyor. Dizinin sürprizlerinden biri burada devreye giriyor. Georgina’nın aşık olduğu kadın, efsanevi lezbiyen tenisçi ve aktivist Martina Navratilova! Adam bunu duyunca son hızla koşup camdan dışarı atlıyor. Hastanede devam eden sahnede Georgina’nın sevmediği ikiz çocukları “Neden boşanmak istedin ki?” diye annelerini sorguya çekiyorlar. Annenin sözleri ise can acıtıyor.
“Sürprizlerle karşılaşmamaktan, yanlış hiçbir şey yapamamaktan sıkılmıştım ve can sıkıntım kırgınlığa dönüştü.”
*** Bu paragraf, diziyi henüz izlememiş olanlar için tat kaçırıcı detaylar içeriyor***
Uzun zamandır izlediğim en güzel dizi olmasının yanı sıra aldığım o Fransız filmlerindeki havaya tek kelimeyle bayıldım. Amelie’den sonra sanırım Jean Pierre Jaunet kavuşturur tekrar o hisse diye düşünürken Netflix’te Jaunet ve Wes Anderson karışımı bir diziyle karşılaşmak mükemmel! İşten eve döndüğünüzde o en yorgun olduğunuz halinizle kafanızı boşaltmak için bir bölüm izlemek adına açıp, tüm sezonu bitirip kalkabilirsiniz, bizden söylemesi. Türünü net olarak söylemenin mümkün olmadığı dizi için dram-kara mizah-komedi ortaya karışık bir iş diyebiliriz.
Not: Pose’un yönetmenlerinden biri olan trans Janet Mock, dizinin üçüncü bölüm yönetmeni aynı zamanda.
The Politician Neyi Eleştiriyor?
Öncelikle buraya kadar okuyanlar zaten fark etmiştir ama ben tekrar belirtmek isterim. Netflix’in Dark, Mindhunter gibi çok çok sağlam dizilerini büyük keyifle izliyor olsak da The Politician’ın doldurduğu büyük bir açık vardı dizi sektöründe. Wes Anderson filmlerinde etkilendiğimiz o renkli ve büyülü atmosferi ya da Amelie’yi izlerken aldığımız o nefis tadı bu diziden almak mümkün. Bunu bekleyen benim gibi büyük bir kitle olduğuna eminim. Zaten ilk sezondan IMDb’de neredeyse her bölümünün 8’in altına düşmemesi de bunun bir kanıtı gibi.
“Peki bu The Politician dizisi neyi eleştiriyor, derdi ne?” diye soracak olursanız kısaca bahsedeyim. Açıkçası diziye başlamadan önce isminden dolayı günümüz politikasına ve siyasilere çokça gönderme yapmıştır diye düşünüyordum. Fakat hiç göremedim, tertemiz. Demek risk almak istememişler. Olsun, kabulümüz. Fakat yeni jenerasyona karşı bir eleştiri yapıldığını düşünüyorum. “Dert” edindikleri durumların, hedeflerinin, içi boş egolarının ne kadar gereksiz olduğuna vurgu yaptıklarına pek çok diyalogda denk gelebilirsiniz.
Bizi Takip Edin:
Twitter
Instagram
Letterboxd
Youtube
Dark, Netflix, TENET ve daha birçok konudan bahsettiğimiz podcast’lerimizi dinleyebilirsiniz:
Soundcloud: soundcloud.com/kulturflix
Spotify: https://spoti.fi/2ZSJhFy
iTunes: https://apple.co/2AnbCJh
Spreaker: https://bit.ly/3cj1HBR
Ryan Murphy Hakkında
American Horror Story, Pose, 9-1-1 ve Glee gibi önemli bir hayran kitlesine sahip olan dizilere imza atan Ryan Murphy, bu dizinin yönetmeni. Fox televizyonu için yaratılmış 6 sezon süren Amerikan televizyon dizisi Nip/Tuck ile ismini daha geniş kitlelere duyurdu. Murphy, Netflix için hazırladığı The Politician ile ününe ün katmaya devam ediyor. Emmy ödüllerinin de aralarında olduğu birçok ödül kazanmış olan ünlü yönetmen ve yazar, senarist olarak çalıştığı dizilerle de ödülleri topladı. Geçtiğimiz sene Altın Küre En İyi Drama Televizyon Dizisi ödülüne layık görülen Nip/Tuck bunlardan sadece biri.