Gerçek hayattaki sıkıntılarımızı unutmak amacıyla gün içinde birçok şey deneriz. Sakinleştirici bir papatya çayı içmek, ılık bir duş almak ya da sadece uyumak… Bunların hiçbirini yapmıyorsanız muhtemelen bizim de tercih ettiğimiz yöntemi deniyorsunuzdur: FİLM İZLEMEK!
Filmler, gerçek hayattaki problemlerimizi en azından film süresince askıya alma gücüne sahip. Fantastik karakterleri ve senaryolarıyla izleyiciyi uzak dünyalara götürebilir. Bazen kendimizi hikayeye o kadar kaptırırız ki onların da sadece bir insan olduğunu ve olayların bir film setinde döndüğünü unuturuz.
Tıpkı hayatlarımızda olduğu gibi filmlerde de sürpriz sahneler olabiliyor. Yalnızca senaryoya bağlı kalınmayan oyuncular sayesinde muhteşem film sahneleri ortaya çıkıyor. İşte film sahnelerinin arka planlarındaki daha önce hiç duymadığınız gerçekler…
Bize göre tüm zamanların en iyi Jokeri olan Heath Ledger, rolüne hazırlanırken yaklaşık altı hafta boyunca bir otel odasında saklandı. Bu inziva süresi boyunca, karakterinin psikolojisini derinden hissetmeyi amaçladı. Kendini tamamen Joker karakterinin sesini, sadistçe gülüşünü ve tüm mimiklerini geliştirmeye adadı.
Heath Ledger Joker’in çıtasını öyle yükseğe çıkardı ki bir daha asla onun kadar iyisi gelmeyecek gibi…
Christopher Nolan 2013 yapımı The Man of Steel filminin mısır tarlası sahnesinden sonra beş yüz dönüm mısır yetiştirmeye çalıştı. Mısırları satıldı ve gerçekten de bu işten kar etti.
Demek ki neymiş? Dünyaca ünlü bir yönetmen olsan da yan gelir olarak ne yapsam diye düşünüyormuşsun.
Leonardo Di Caprio, vejetaryen olmasına rağmen The Revenant filminde çiğ bir bizon ciğeri yedi. Ayrıca bir tüfekle ateş edebilmeyi, ateş yakmayı ve eski şifa teknikleri konusunda uzmanlaşmış bir doktorla çalışmayı öğrenmek zorunda kaldı. Di Caprio, bu rolün kariyerinin en zor performansı olduğunu söylüyor.
Yani anlayacağınız Leo reyiz, Oscar’ı almak için elinden gelen her şeyi yapmış!
Bu arada ufak bir bilgi; bir süredir vejetaryen olduğu bilinen yıldız oyuncu, et üretiminin yol açtığı tahribatı konu alan Cowspiracy belgeselinin yapımcılığını üstlendi.
Gal Gadot, beş aylık hamileyken, Wonder Woman’ın tekrar tekrar çekilen sahnelerinde oynadı. Çoğu sahnede karnında bebek yumruğu göründüğü için karnının etrafına sarmak için yeşil bir ekrana sahip bir kostüm tasarlandı.
Bizce hamile Wonder Woman da çok ilgi çekici olabilirdi ama yine de siz bilirsiniz tabii…
Film gösteriminin ardından soru-cevap oturumunda James Corden, provalar sırasında Meryl Streep’in masaya zıpladığı ve ayağının kostümüne takıldığını anlattı. Meryl Streep geriye doğru beton bir zeminin üzerine düşmek üzereyken hem Corden hem de yönetmen Rob Marshall, Meryl Streep’in ölümüne tanık olmak üzere oldukları korkusuyla adeta donup kalmışlar. Ancak, Emily Blunt devreye girmiş ve Streep’i yere düşmeden önce yakalamış. Üstelik bir de hamileyken…
Helal olsun sana koca yürekli kız!
Natalie Portman, Black Swan’daki rolü için bir yıl boyunca dansçı eğitimi almakla kalmadı, aynı zamanda eğitiminin bir kısmını kendi cebinden de ödedi.
Sanırım bu en ilginç olanlardan biri…
Oyuncular, kokain sahneleri için B vitaminlerini ezip burunlarından çekmişler. Jonah Hill bu sahnelerden sonra bronşit hastası olduğunu ve hastaneye yatırılması gerektiğini iddia etti.
Bi dakka bi dakka, burundan B vitamini çekmek mi?
Daniel Craig, Casino Royal filmi için Prag’da bir dövüş sahnesi çekerken iki ön dişini kaybetti ve diş hekimi Craig’in dişlerini yapmak için Londra’dan gelmek zorunda kaldı.
Audrey Tautou nasıl taş sektireceğini bilmediği için Amelie’deki taş sektirme sahneleri özel efektlerle yapılmış.
Audrey’i severiz ama Keanu Reeves, Leonardo Di Caprio ya da Natalie Portman’ın yeteneklerini geliştirmek için aylarını harcadığını bildiğimiz için kendisi gözümüze biraz narin gözüktü.
Size filmin başındaki kan damlalarının, yönetmen Rupert Sanders’a ait olduğunu söylesek? Sanders sahte kanın çok gerçekçi görünmediğini düşündüğünden istediği çekimi elde edebilmek için kendi parmağını kanattı.
Ne demişler bir şeyleri gerçekten iyi yapmak istiyorsan, en iyisini yine kendin yaparsın. Ya da öyle bir şey.
Cannes Film Festivali’ndeki basın toplantısı sırasında Lars von Trier, filminde Wagner’in müziğini kullanmasıyla ilgili yöneltilen bir soruya, Hitler’i anladığını ve ona sempati duyduğunu söyledi. Artık İsrail’in de can sıkmaya başladığını sözlerine ekleyen Trier, festivalde soğuk bir havanın esmesine yol açtı.
Bu sözlerden dolayı özür dilemesine rağmen, festivalin geri kalanından men edildi ve festival tarihinde ilk defa festival organizatörleri tarafından istenmeyen kişi ilan edildi.
Lars Von Trier çılgın bir dahi olsa da festival organizatörleri çok iyi yapmış. Nazilere sempati duymak nasıl bir kafa?
Calvin Candie (Leonardo Di Caprio) rolü gereği sinirlenerek yemek masasına elini vurduğu sırada yanlışlıkla bir bardağı kırdı ve eli kanamaya başladı. Bunu görmezden gelen Di Caprio, sanki filmden bir sahneymiş gibi davranarak rolüne devam etti. Quentin Tarantino öylesine etkilendi ki, sahne sona erdiğinde ayakta alkışladı.
TV+ ve tabii, bir iş birliği anlaşması imzalayarak UEFA Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve…
TV+, Sylvester Stallone'nin başrolde olduğu popüler suç draması Tulsa King’in 2. sezon fragmanını yayınladı. Tüm…
TV+, başrollerini Luke Hemsworth ve Oscar ödüllü oyuncu Morgan Freeman'ın paylaştığı Gunner filminin yayın tarihini…
Bu yaz İstanbul'da TV+ sponsorluğunda bir açık hava sinema şöleni düzenlenecek. 9 Temmuz'da başlayacak ve…
Turkcell'in popüler müzik uygulaması fizy, yeni müzik ve magazin serisi 'Popcast'i tanıttı. Bu özel videocast…
Türkiye’nin süper içerik platformu TV+, 9 günlük bayram tatilinde izleyicilere keyif dolu seçenekler sunuyor.Her yaş…