TÜYLERİMİZ DİKEN DİKEN! "The Batman" Fragman İncelemesi

Ben Affleck’in cuk oturduğu iki filmlik Batman performansından ve gişede adeta göçen Justice League’den sonra nihayet Robert Pattinson’ın hayat vereceği yeni Batman’imiz ilk fragmanıyla hayranlarının beğenisine sunuldu. Yönetmeni Matt Reeves’in daha önceki açıklamalarıyla beklentileri arşa çıkardığı The Batman’i hepimiz sabırsızlıkla bekliyoruz. İlk izlenimler ise şu an biraz ortada gibi duruyor. Yani hype yapan bir tayfanın yanında “bokum gibi olmuş” diyen bir kesimin de olduğunu görüyoruz.

Fragmanın açılış sahnesi oldukça cesur. Riddler’ın Batman’imizin can yoldaşı Alfred Pennyworth’u paketlediği, evet tam anlamıyla koli bandıyla paket yaptığı bir sahne görüyoruz. Bu arada Riddler karakterine Paul Dona, Alfred’e ise Andy Serkis hayat veriyor. Paul Dona’ya ayrı bir parantez açmak gerekirse, There Will Be Blood filminde oyunculuk anlamında Daniel Day-Lewis’le birlikte döktürmüştür. Yeteneklerine ve mizacına bakacak olursak Riddler için harika bir seçim olduğunu söyleyebiliriz. Evet, açılış sahnesinin cesurca olduğunu söyledik. Önemli bir karakteri ilk anda harcamak ve Batman’e gereğinden fazla motivasyon sağlamak radikal bir karar ki diğer sahnelerde de bu kararın altının doldurulduğunu görebiliyoruz. Ayrıca bu sahneyi niyeyse ben çok sevdim. O bant sesi insanın içini ürpertiyor ve daha ilk saniyeden sizi komple içine çekiyor.

Sonraki sahnelerde Jeffrey Wright tarafından canlandırılan James Gordon’un Riddler’ın bıraktığı notları okuduğunu görüyoruz. Matt Reeves The Batman’le ilgili olarak, “Batman’in dedektif yönünü öne çıkarmak istiyoruz” gibisinden bir laf etmişti. Fragmanda bu düşüncenin de desteklediğini görüyoruz. Yani Batman, Riddler’ı bulup dersini vermek istiyorsa dövüş yeteneklerinden daha fazlasına ihtiyacı olacak. Siyahi bir James Gordon noktasında bazı eleştireler olsa da Jeffrey Wright harika bir aktör ve role de cuk oturmuş, ilk izlenimlerime göre.

Fragmanın bize fazlaca cömert davrandığını belirtmek isterim bu aşamada. Çünkü sırasıyla Zoe Kravitz’in canladırdığı Catwoman ve Colin Farrell tarafından canlandırılan Penguin tüm çıplaklığıyla bize gösteriliyor. Tabi Colin Farrell’i tanıyabilene aşk olsun. Guy Ritchie’nin son filmi The Gentlemen’da da kendini aştığını araya sıkıştıralım. Riddler’dan sonra yine muhteşem bir cast başarısı olacağına inancım tam.

Şimdi gelelim “I am vengeance” sahnesine. Burada Batman’in Joker kılıklı elemanın tabiri caizse içinden geçtiğine şahit oluyoruz. Bazı arkadaşlar orgazm olduğunu iddia etse de beni bant sahnesi kadar etkilemedi. Batman’in el ve kol çalışmalarına bakacak olursak, dövüş sahneleri sanki Zack Snyder’in çok övündüğü Ben Affleck’in dövüş sahnelerinden daha gerçekçi ve daha iyi olacağa benziyor. Batman v Superman: Dawn of Justice’deki Batman’in dövüş sahneleri çok iyiydi ama biraz yapay duruyordu. The Batman’de ben bu yapaylığı görmedim açıkçası. Yıllarca konuşulabilecek birkaç sekans çıkabilir bu filmden bence; çünkü üstüne baya çalışıldığı belli.

Son sahnelerde Batmobile’i de görüyoruz. Yani üstüne konuşulacak bir şey yok aslında. Araba işte. Ardından tabii emo Batman sahnesi geliyor ki fragmanın ya da filmin en büyük günahı olabilir. Yetkililere sesleniyoruz, sevmedik silin orayı lütfen. Bir de Batman’in neden adam öldürmeye çalıştığını ya da öldürdüğü kafanızda soru işaretleri oluşturmuş olabilir. Matt Reeves önceki röportajlarında Batman’in ikinci yılına odaklandıklarını ve büyük hatalar yapabileceğini belirtmişti. Yani Batman daha “döverim ama öldürmem abi” triplerinde değil henüz.

Sonuca gelecek olursak, fragmanın hype yarattığını gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz. Paul Dona’nın Riddler performansının, Heath Ledger’in Joker’i gibi kült olacağını da düşünüyorum. Hatta iddia ediyorum şimdiden Riddler posterlerini stoklamaya başlayın bence. En büyük endişemiz olan “Robert Pattinson’dan Batman mi olur abi?” sorusundan da artık vazgeçebiliriz çünkü adam fazlasıyla olmuş. Emo kısmı hariç tabii orayı saymıyoruz. Bye.